Türk, asırlarca İslam’ın bayraktarı, kılıç ve kalkanı olmuştur. Bu sayede ortaya Türk Müslümanlığı çıkmıştır. Türk’ün mezhebi İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin mezhebidir. İmam- ı Azam’ın fikirlerini sistemleştiren itikattaki imamımız ise İmam Maturidi’dir.
Geleceğimizin inşasında geçmişin tecrübesi, ilmî ve kültürel birikiminden istifade edilmesinin, büyük fayda sağlayacağı şüphesizdir. Diğer bir ifadeyle geçmiş nesillerin tecrübe ve başarılarını tespit ederek gelecek nesillere taşımak içtimaî ilerlemenin en temel unsurlarındandır. İmam Maturidi’nin düşünce dünyasını anlamak gelecek nesiller için bir ışık olacaktır. Bu çalışmamızda, İslam düşüncesine fikrî, itikadî ve ilmî anlamda önemli katkılarda bulunan ve ehl-i sünnet kelâmının en önemli temsilcisi olan Ebû Mansûr Maturidi’nin görüşlerini açıklamaya çalışacağız.
Bilgi Kuramı
Maturidi’nin kelam sisteminde onun içeriğini belirleyen bir yöntem olarak bilgi öncelikli bir yer tutar. Maturidi bilginin ne olduğunu, mahiyetini sistemli bir şekilde inceleyen ve kendine özgü bir bilgi kuramı oluşturan ilk kişidir. Maturidi bilgi kuramını esas alarak başta kelam olmak üzere fıkıh, tefsir gibi alanlarda da önemli eserler ortaya koymuştur. Bu eserleri arasında Teʾvîlâtü’l-Kur’ân Tercümesi, Kitâbü’t-Tevhîd önemli eserleri arasındadır.
Maturidi, bilgi kaynakları arasında ilham, keşif ve sezgiye mutlak bilgi olarak yer vermemekte bunları bilgi kaynağı olarak görenleri de eleştirmektedir. Eğer bu bilginin kaynağı tek bir varlık, yani Allah olsaydı ortaya konulan dinî inançların farklı olmaması gerekirdi. Bu sebeple ilham veya keşif, herkesin kabul edebileceği bir bilgi veremez. Bu noktadan hareketle Maturidi, kendi inanç sistemini sağlam temellere dayandırabilmek için özellikle Kitâbü’t- Tevhîd’in giriş bölümünü bu konuya ayırmış, bilginin mahiyeti, kaynağı ve geçerliliği gibi bütün niteliklerini içerecek şekilde bilgi konusunu kapsamlı ve sistemli bir şekilde ele alarak incelemiştir. Peki, Maturidi bilgi kuramını neye göre oluşturdu? Maturidi’nin eserleri incelendiğinde böyle bir bilgi kuramını Kur’an ‘dan hareketle oluşturduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Maturidi, “siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarının karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl 78.) Ayetinde geçen göz kelimesini şekil ve renkleri birbirinden ayıran, kulak kelimesini sesleri işitip ne olduğunu belirleyen, kalpleri ise kişinin lehine ve aleyhine olacak şeyleri belirlemeye yarayan bir şey olarak açıklamaktadır. Verilen bu bilgilerle Maturidi kuramının kaynaklarının duyular, haber ve akıldan oluştuğunu görmekteyiz. Bu bilgi yollarından kısaca bahsedelim.
Duyular
İnsanın idrak mekanizması, duyular yoluyla oluşmaktadır. Bilgimizin temeli durumundaki dış dünyayı algılamanın ve bunları ifade etmenin aracı duyu organlarıdır. Duyular bilginin elde edilmesinde önemli bir yer tutar. İnsanların duyularla elde ettiği bilgilere “duyu bilgisi” denir. Duyu bilgileri duyu organları sağlam olduğu takdirde doğrudur. Ancak duyu organlarının algılama kapasiteleri sınırlıdır. Maturidi, duyuların kendine has bilgi alanları arasında dünya ve içindeki varlıkları, gök cisimlerini, gözle görülen diğer fiziksel varlıkları, acıyı, açlığı, susuzluğu, renkleri, sesleri vb. saymaktadır.
Görüldüğü üzere Maturidi’nin duyu verilerini bilgi edinmede temel üç kaynaktan biri sayması, dış gerçekliğe ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.
Haber
Maturidi’ye göre haber, yanlış olması veya yalan bulunması ihtimali olan söz demektir. Emir ve yasaklar, özendirme – sakındırma, haram – helal gibi benzeri şeylerin yanında tarih, coğrafya, sanat, siyaset de haber içerisinde gösterilir. Yani Maturidi kesin bilgiye ulaşmanın sadece Kur’an ve sünnet yoluyla değil geçmişle de mümkün olabileceğini söylemektedir. O haberi iki başlık altında inceler:
1) Resulün haberi: Peygamberlerin Allahtan getirdiği haberler, mucizelerle kanıtlandığından doğru ve yanlışlanamayan haberlerdir. (Haber-i sadık) Burada geçen mucize apaçık Kuran’dır. Bu anlamda kuran aklî bir mucize olup Kur’an’a aykırı olan hiçbir haber, doğru kabul edilemez.
2) Resulden gelen haber (Haber min-er resul): Maturidi bu başlığı mütevatir ve ahad olarak ayırır. Mütevatir haberi, yanılmaları ve yalan söylemeleri muhtemel bulunan kişiler yoluyla bize ulaşan bilgiler olarak tanımlar. Maturidi bu tanımı ile kendinden önceki alimlerden farklı bir tanımda bulunmuştur. Diğer alimler mütevatir haberi yalan üzerinde ittifakları mümkün olmayan sayıdaki kişilerin peygamberden rivayet ettikleri haber olarak tanımlarlar. Maturidi’ye göre bu böyle tanımlanamaz çünkü onlar peygamberler gibi doğruluklarını kanıtlayacak herhangi bir delile sahip değildirler.
Âhâd haberi ise bağlayıcı bir bilgi olma konusunda mütevatir hadisler derecesine çıkamayan ve kesin olarak bilinmeyen haberler olarak tanımlamaktadır. Bu tür haberlerin doğruluğu şüphelidir bu yüzden Maturidi de ahad haberlerin itikadÎ konularda (iman, ikrar ve amel kavramları, imanın artma ve eksilmesi, imanda istisna, mukallidin imanı ve büyük günah işleyenin durumu vb.) değil amelî konularda (namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek, vb.) bilgi değeri taşıdığını savunmaktadır.
Akıl
Maturidi, kelamî konuları temellendirirken ve fıkhî problemleri çözerken sık sık akla, istidlale, nazara, içtihada ve kıyasa başvurmaktadır.
Ona göre, dinin öğrenilmesinde ve dinî bilgiye ulaşmadaki temel kaynaklardan birisi de akıldır. Akıl, daha çok görevleri itibariyle tanımlanmaktadır. Buna göre, akıl ve nazar, yararlı ve zararlı olanı birbirinden ayıran bir vasıtadır. Maturidi’nin bilgi kuramında akıl sadece dinî bilginin kaynağı değil aynı zamanda genel bilginin ve ahlakî bilginin de kaynağıdır.
Maturidi, aklı diğer iki bilgi kaynağının sağladığı bilgilerin doğruluğunu tespitte önemli bir ölçüt olarak görmekte ve bu görüşünü şu şekilde temellendirmektedir: Aklı ve akıl yürütmeyi üç şey gerekli kılmaktadır. Birincisi gerek duyu yoluyla gerekse haber yoluyla bilgi edinirken akıl yürütmek gereklidir. İkincisi duyulardan uzak olan şeylerin yahut çok küçük hacimli olup gözle görülemeyen nesnelerin belirlenmesinde duyular yetersiz kaldığı için akıl yürütmeye ihtiyaç vardır. Üçüncü olarak ise Maturidi, eşyanın güzelliklerini ve çirkinlikleri, insanın fiillerinin iyi veya kötü oluşu konusunda duyuların algılayışı ve haberlerin bildirmesi söz konusu olsa dahi gerçeğin açığa çıkarılabilmesi için her konuda akıl yürütmek ve tefekkür gerektiğini ve bu konularda nihai bilgiye sadece akılla ulaşılabileceğini iddia etmiştir. (Kitabu’t Tevhit)
Maturidi’nin akıl ile ilgili görüşlerini aşağıda daha detaylı açıklayacağız.
Aklın, dinin inanç esaslarının anlaşılması noktasında çok önemli bir görevi vardır ve vahiy kaynaklı delilleri anlamlandırmada da çok önemli bir fonksiyona sahiptir. Kelâm ilmi içerisinde akıl çeşitli yönleriyle ele alınmış, bilhassa tanımı, niteliği, türleri ve akıl-nakil münasebeti açısından inceleme ve araştırmalar yapılmıştır. Bunun en önemli nedeni, aklın dinî sorumlulukta başrol oynamasının yanı sıra, çeşitli bilgi vasıtaları ile edinilen bilgilerin sağlamlığını kontrol eden bir ölçüt konumunda bulunmasıdır. Maturidi, İslam düşünce tarihinde, önemli fikirleri ve eserleriyle kendisinden sonraki nesillere öncülük etmiş önemli bir mütefekkir ve mütekellimdir. Geliştirdiği akılcı çözümlerle İslam dünyasında özgün bir yer edinmiştir.
Maturidi’ye göre Allah’ın yaratırken verdiği akıl yetisi sayesinde peygamber gelmese dahi insan; doğruyu yanlışı ayırt edebilir, iyiye kötüye karar verebilir bir özelliğe sahiptir. Maturidi aklın mahiyetinden ziyade ona yüklenen işlevi üzerinde daha çok durmuştur. Maturidi’nin akla yüklediği işlevi şöyle açıklayabiliriz: Olay ve olguları inceleyen, onların iyi ve kötülüğünü belirleyen, olaylar karşısında ilişki kuran, onları sınıflandıran ve bütün bunlar neticesinde genel hükümler elde edebilen bir varlıktır. Görüldüğü üzere Maturidi aklın işlevine çok büyük bir pay bırakmıştır.
Allah, Kur’anı bu akıl yürütme yöntemine bağlı olarak delillendirmiş ve pek çok ayette insanların aklı kullanmasını ve aklî temellendirmeye başvurmasını emretmiştir. Bu yüzden Maturidi aklı Allah’ın bir emaneti olarak görür. Düşünen ve aklını kullanan bir insana hangi konuda ve hangi şartlarda olursa olsun fayda vereceğini söyler. Maturidi bu faydayı üç maddede inceler:
1) İnsanın düşüncesi; yaratılmış olduğu ve iyi davranışına mükâfat, kötü davranışına ise ceza ile karşılık veren bir yaratıcısının bulunduğu şuuruna erdirecektir. Bu sebeple kişi yaratıcısının gazabını celbeden şeylerden sakınır, onun rızasına götüren davranışlara yönelir ve böylelikle mutluluk bulup dünya ve ahiret şerefine nail olur.
2) Veya düşüncesi onu sözünü ettiğimiz hususları reddetmeye götürür ve bu durumda çeşitli dünya zevklerinden faydalanır, göreceği ceza ise onu ahirette bekler.
3) Yahut da kişinin istidlali onu, davet edildiği gerçeğin iç yüzünü anlama kapısının kapalı olduğu sonucuna götürür; bu durumda da gönlü huzura kavuşur ve zaman zaman zihnine gelebilecek fikirlerin doğuracağı korku ortadan kalkar. Hülasa istidlalden ayrılmayan bir insan, düşünce eyleminde her açıdan kârlı olduğunu anlamakta gecikmez. (Kitabu’t Tevhid s.136)
Bunların yanında Maturidi aklın yeterli olmadığı bazı durumlar üzerinde de durmuştur.
Maturidi’ye göre Tanrı’nın insanoğlunu yaratıp da sonra onların yeryüzünde tutunmasını, kendilerini diğer canlılardan korumasını sağlayacak bilgilerden mahrum bırakması Tanrı’nın hâkim oluşuyla çelişir. Dolayasıyla Maturidi’ye göre Allah’ın vahiy göndermesi, hikmetinin sonucudur. Bu bağlamda vahiy, insana sosyolojik ve psikolojik olarak sağlıklı bir ortam verir. Bunun yanında insanın Rabb’ine şükrünü nasıl yapması gerektiği gibi aklın cevap vermede yeterli olmadığı sorular söz konusudur, bu sorular sebebiyle ilahi mesaja duyulan ihtiyaç çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Aynı zamanda insanların akıl seviyeleri farklı olduğu için bir yönlendirme ve rehbere ihtiyaç duyan kişiler de vardır, tefekkür etmede herkes aynı düzeyde değildir işte bu durum da aklın vahye olan ihtiyacını göstermektedir.
Günümüzde aklın gerçek mecrasından çıkarılarak geçici ve sınırlı bir alana hapsedilmesi başlı başına bir problemdir. Özellikle de çizgiden sapmış, kendini şeyh, gavs gibi kavramlarla nitelendiren sahte hocalar aklı kullanmanın gereksiz olduğunu, kendi yazdıkları kitaplarda, sözde risalelerde her şeyi açık verdiklerini söyleyerek düşünmeyi ve akletmeyi sınırlandırırlar. Bu sebeple Maturidi’nin akılcılığı hem aklı anlamak ve doğru yere konumlandırmak hem de doğru düşünme yoluna girme ve insan olma onuruna uygun bir hayat sürme açısından son derece önemlidir. Maturidi’nin akıl ile görüşlerini şu sözü ile bitirmek istiyorum:
“Nasıl ki renklerin karışması durumunda sağlam bir göze, seslerin karışması durumunda da sağlam bir kulağa ihtiyaç varsa aynı onun gibi birbirine karışan fikirlerin doğrusunu bulabilmek için de düşünmeye ve akıl yürütmeye ihtiyaç vardır.”
Bütün Türklerin manevi atalarından birisi olan Maturidi’nin bilgi teorisi ve akıl konusundaki fikirlerini inceledik bir sonraki yazımızda da onun amel- iman anlayışı ve hüsun- kübuh anlayışını anlatmaya çalışacağız. Sağlıcakla kalın.
KAYNAKÇA
(1) ERASLAN, Yunus. Mâturîdîlik ve Tasavvuf. Diyanet İşleri Başkanlığı. Aralık 2021
(2) ALPER, Hülya. İmam Maturidi ve Maturidiyye Geleneği. M.Ü. İlahiyat Vakfı Yayınları, Aralık 2018
(3) KUTLU, Sönmez, Bilinen ve Bilinmeyen Yönleriyle İmam Maturidi, http://www.sonmezkutlu.net/?pnum=42&pt=Bilinen+ve+Bilinmeyen+Y%C3%B6nleriyle+%C4%B0mam+Maturidi (Erişim Tarihi: 28.02.2025)
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.